27 Aralık 2007 Perşembe

Zambak

Birçeneklilerin zambakgiller (Liliaceae) ailesinden bir bitkidir. Zambakların taç yaprakları sarı, kırmızı, turuncu gibi sıcak renklidir ve üstlerinde siyah çizgi ya da lekeler bulunur. Zambaklar soğanlı çiçeklerdendir ve bazıları dallanma noktalarının kutluk altlarında ortaya çıkan çok sayıda soğancıklarla çoğalırlar. Zambağın büyük olan ve olgunlaştığında altın sarısı çiçek tozlarını yayan erkek organları çiçeği daha da gösterişli kılar. Liliales ya da liliiflorae takımının örnek türü olan lilium cinsi bitki bilimsel açıdan çok iyi tanımlanmıştır ama bu terim benzerlik gösteren daha başka bitkiler için de ortak ad kullanılmaktadır. Zambak ne çok ne de az gelişmiş olduğu için liliales takımının tipik cinsidir. Zambak alt çanak yapraklı olan ve bunlardan dıştaki üçü çanak, içteki üçü de taç bölümünü oluşturan bir çiçek yapısına sahiptir. Zambakların güzel görünümlerini bu son derece renkli olan çiçek bölümleri sağlar. Buna karşılık yumurtalığın yerleşimi, çiçeğin geri kalan bölümünü biraz değiştirir.

Yasemin Çiçeği

Yaseminler tıpkı lale, sümbül ve gül gibi şiirlere konu olmuş zarif ve hoş kokulu bir çiçektir. Bir çok ülkede değerli süs bitkileri arasında yer alan yaseminlerin doğada kendiliğinden yetişen 300 kadar türü vardır. Zeytingiller familyasının jasminum cinsini oluşturan bu türler sürüngen, tırmanıcı yada dik çalı yapısındadır. Yasemin sözcüğü batı dillerinde olduğu gibi bizim dilimize de Farsça yasemen sözcüğünden girmiştir.Dünyanın tropik ve astropik bölgelerinde yaygın olarak yetişen yaseminler genellikle beyaz yada sarı, bazıları ise kırmızı çiçekler açan her dem yeşil yada kışın yapraklarını döken bitkilerdir. Bunların içinde en iyi tanınan tür adi yasemin bazı yörelerde kışın yapraklarını tümüyle dökerken bazen yarı yapraklı kalır. Yaz başından güz sonuna kadar çiçek açan bu türün minik, koyu yeşil yaprakları, hoş kokulu beyaz çiçekleri vardır. Bu zarif ve alımlı çiçekler beş taçyapraktan oluşur. Kış yasemini denilen tür ise yapraklarını dökmesine karşın kış boyunca çıplak dallarında hiç eksik olmayan yıldız biçimli altın sarısı çiçekleriyle çok sevilen bir süs bitkisidir. Yaseminlerin bazı türleri iklimin uygun olmadığı yörelerde ancak serada yetiştirilebilir. Oysan çoğu kış mevsimini kolaylıkla açıkta geçirebilir. Yaseminler dal parçalarından çelikleme yöntemiyle çoğalır. Jasminum officinale gibi bazı türler çevrelerindeki desteklere kendi başlarına kolaylıkla tırmanabildikleri halde, yere yatık olarak gelişmemesi için özel desteklere bağlanması yada sardırılması gereken yasemin türleri de vardır. Kokulu yaseminlerin çiçeklerinden parfüm yapımında kullanılan, ayrıca sabun ve öbür tuvalet malzemelerine katılan hoş kokulu uçucu elde edilir. Bu yağa yasemin esansı denir. Ful adıyla da bilinen arap yasemininin çiçeklerinden ise yasemin çayı denen hoş kokulu bir çay hazırlanır.

Taflan

Taflan gülgiller familyasından, kışın yapraklarını dökmeyen küçük bir ağaççıktır. Kuzey İran’ da, Karadeniz’ in doğu kıyılarında ve Balkanlar’ da kendiliğinden yetişen bu bitki iri, parlak koyu yeşil yapraklarından ötürü park ve bahçelere süs ve gölge ağacı olarak dikilir. Bazı yörelerde meyveleri taze yemiş olarak tüketilir. Orman içi gölgelik yerlere, duvar kenarlarına ve nemli toprakları seven taflan 6 m ye kadar boylanabilir. Baharla birlikte açan beyaz çiçekleri dik salkımlar oluşturur. Ortadaki kalınca sapın çevresine dizili olarak gelişen olgunlaştıkça siyaha yakın bir renk alır. Taze taflan yaprakları suya damıtılarak yatıştırıcı, öksürük kesici ve solunumu uyarıcı olarak kullanılan bir sıvı hazırlanır.

Şebboy

Sarı ve turuncunun çeşitli tonlarındaki hoş kokulu çiçekleriyle çok sevilen bir süs bitkisidir. Turpgiller (Brassicaceae) familyasında yer alan bu bitkinin (Cheiranthus cheiri) yabanilerine daha çok Avrupa’ nın güney kesimindeki çayırlık ve kayalık alanlarda rastlanır. Başka bir çok ülke gibi Türkiye’ de de yaygın olarak yetiştirilen şebboyun kahverengimsi hatta kırmızımsı çiçekli çeşitleri de geliştirilmiştir.Şebboy, öbür bahçe bitkilerinin çoğundan daha erken çiçeklenen iki yada çok yıllık bir bitkidir. En iyi akaçlanması uygun serin iklimli yerlerde yetişen bitki ortalama 50 cm ye kadar boylanır. Dallanmış dik gövdesi şerit biçiminde, grimsi yeşil, sert yapraklar taşır. Dalların ucunda kümeler oluşturan dört taçyapraklı çiçekleri vardır. Tümüyle açtığında çevreye baygın bir koku verir. Şebboy çiçeklerinin kokusu taşıdığı uçucu yağdan ileri gelir. Bu hoş kokulu yağ parfüm sanayisinde koku verici olarak kullanılır.
Şebboy dik saplı bir süs bitkisidir ve çok değişik renkte güzel kokulu çiçekleri vardır. İlmi adı matthiola dır ve turunçgillerdendir. Sarı şebboy, az çok kahverengiyle karışıktır ve sarı çiçekleri vardır. İlmi adı cheiranhustur.Bahçe şebboyu (Matthiola incana ve M. Annua), uzun ömürlüdür ve çok yaygın bir bitkidir. Yetiştirilmesi pek fazla ihtimam istemez. Tohumla üretilir. İlkbaharda yastıklara ekilir, yazın şaşırtma yapılarak istenilen yere dikilir; yalnız büyük soğuklarda limonluklara veya camekanlara alınır. Sarı şebboylar bir, iki yada çok yıllık bitkilerdir; çiçekleri sapların ucunda salkım halindedir. Ilıman bölgelerde on kadar türü yetişir. En iyi bilinen türü baya sarı şebboydur. (Cheiranthus cheiri)

Şakayık

Şakayık çiçeğinin ilmi adı olan paeonia, Yunan hekimi Paeon’dan gelir. Homeros’a göre bu hekim Pluton’un Herakles’ten aldığı yarayı bu bitkiyle tedavi etmiştir.Şakayık süs bitkisi olarak bahçelerde yetiştirilir. Çok yıllık birçok türü vardır. En yaygını bahçe şakayığıdır. Şakayık basit veya katmerli beyaz, pembe, kırmızı veya alaca renklerde çiçek verir. Çin şakayıklarının çiçekleri beyaz, sarı, pembe, kırmızı renklerde olur. Aynı zamanda çok güzel kokarlar. Ağaç şakayıkı odunsudur. Gayet yavaş büyür, beyaz, pembemsi, pembe veya kırmızı renkte çok güzel çiçek açar. Sarı şakayık ağaçsıdır, çiçekleri sarı, erkek organları taç şeklinde güzel ve büyüktür. Şakayıklar kökten fışkıran sürgünlerle ürerler, çok dayanıklıdırlar. Her türlü verimli toprakta ve bütün şartlarda yetişir. Tohumdan yetiştirilen şakayıklar ancak 5 – 6 yıl sonra çiçek açmaya başlarlar.

Siklamen

Göz alıcı renklere bürünmüş alımlı çiçekleriyle sevilen süs bitkilerinden olan siklamenlerin doğada 16 türü vardır. Çuha çiçekleriyle aynı familyada yer alan bu türlerin hepside çok yıllıktır. Siklamenler doğada kendiliğinden yetişen bir bölümü de evlerimizi süsleyen pembe, beyaz yada kırmızı çiçekli bitkilerdir. Orta ve Güney Avrupa ile yakın doğunun yerli bitkilerinden olan siklamenlerin bir bölümü yurdumuzda da çalı diplerinde, ormanlarda ve kaya gölgeliklerinde kendiliğinden yetişir. Doğada siklamenlerin çoğu ilkbaharın hemen başlarında yada sonbaharda çiçeklenir. Yaprakları, toprak altındaki yumrulardan çıkarak toprağın hemen yüzeyinde öbekler oluşturur. Damarlarının çevresi genellikle beyaz lekeli olan bu yürek biçimli ve derimsi yaprakların arasından taçyaprakları geriye kıvrılmış uzun saplı çiçekler uzanır. Çiçekler döllendikten ve meyve oluşumu başladıktan sonra sapları kıvrılıp bükülerek yere doğru eğilir ve toprağa ulaşır. Böylece toprakla karışan tohumlar çimlenerek yeni bitkiler oluşturur.En çok gölgelik yerleri seven siklamenler tohumdan yada yumrulardan üretilir. Park ve bahçelerde yada saksı bitkisi olarak evlerde yetiştirilir.Siklamen yumruları doğada bazı hayvanlar, özelliklede yaban domuzları için iyi bir yiyecek kaynağıdır. Nitekim, yumruları domuzlar tarafından topraktan kazılarak çıkarıldığı için bu bitkilere halk arasında ‘domur turpu’, ‘domuz ekmeği’ yada ‘domuz elması’ gibi adlarda verilmiştir.

Sardunya

Sardunyalar göz alıcı kırmızı yada pembe çiçekleriyle bahçeleri ve balkonları süsleyen en çok yetiştirilen süs bitkilerindendir. Turnagagasıgiller familyasının pelargoium cinsinde yer alan bu bitkilerin bilimsel adı leylek anlamındaki Yunanca pelargos sözcüğünden gelir. Çünkü sivri uçlu ince meyveleri bir leyleğin gagasını andırı. Afrika’ nın güney kesiminde yabani olarak yetişen bu bitkiler alımlı çiçeklerinden dolayı dünyanın bir çok ılıman ve sıcak bölgesine yayılmış ve yüzlerce süs çeşidi geliştirilmiştir. Sardunyalar otsu yada odunsu yapılı olup son derece dayanıklı bitkilerdir. Yaprakları yuvarlak yada loplu ve kalındır. Uzunca bir sapın ucunda tek tek değil bir arda açan çiçekler çeşidine bağlı olarak irili ufaklı demetler oluşturur. Yalın katların yanı sıra katmerlileri, alacalıları yada fırfırlı yapraklıları da geliştirilmiştir. Bazı çeşitlerin yapraklarının sık tüylerle kaplı olmasına karşılık bir bölümü derimsi ve parlaktır. Sakız sardunyası denen bu parlak yapraklı çeşitler sarkıcı özelliği nedeniyle genellikle balkon çiçekliklerinde yetiştirilir.Bol güneşli, iyi akaçlanmış, gevşek toprakları seven sardunyalar çoğunlukla gövdeden kesilen dal parçalarından yani çelikleme yöntemi ile çoğaltılır. Ayrıca tohumdan da üretilebilir.

Sarısalkım

Adını salkım biçimindeki parlak sarı çiçeklerinden alan sarısalkımlar (laburnum) küçük ağaç yada çalı yapısındaki gösterişli bitkilerdir. Mor salkımlar gibi baklagiller familyasında yer alan sarısalkımlar da süs bitkisi olarak yetiştirilirler. Bunların sıklıkla park, bahçe ve yol kenarlarına dikilen en yaygın türlerinden birine altın renkli çiçeklerinden ötürü altın yağmuru adı verilmiştir. Sarısalkımların gövde ve dalları yeşilimsi gridir ve düzgün bir kabukla örtülüdür. Gümüş renkli ipeksi tüylerle kaplı kış tomurcukları baharda açılarak yapraklara dönüşür. Üç yaprakçıktan oluşan bu bileşik yaprakların üst yüzü parlak altı ipeksi tüylüdür. İçinde yar aldığı familyanın öbür üyeleri gibi sarısalkımların da kelebek biçiminde çiçekleri vardır.Sarısalkım çiçekleri bal özü almaya gelen arılar aracılığıyla tozlaşır. Bir çiçeğe giren arının üzerine dökülen çiçek tozları bu böcek aracığıyla başka bir sarısalkım çiçeğine taşınırken başka çiçekten gelen arıda bu çiçeğin tepeciklerine çiçek tozu getirir. Böylece çapraz tozlaşma sonucu döllenen çiçek meyveye döner. İçinde altı kadar tohum barındıran badıç biçimindeki yassı meyveler olgunlaştığında patlayarak tohumlarını çevreye saçar. Sarısalkımlar Avrupa’ nın güney, Asya’ nın batı kesimlerinin yerli bitkisidir.

Süsen

Süsen soğanlı veya kök saplı iki yada çok yıllık bir süs bitkisidir. Pek çok melez çeşidi bulunmaktadır. Süsenler basit saplı veya sapları az dallı bitkilerdir. Yaprakları kınlı ve iki sıralıdır. Çiçekleri iri, kokulu ve güzel görünüşlüdür. Ilıman bölgelerde yetişir. Bir çok türü vardır. Büyük sarı çiçekli olan türüne bataklık süseni, melez süsen, cüce süsen v.b. türlerinden bazılarıdır. Eskiden hekimlikte kullanılan süsenin köksapı güzel kokar bundan süsen esansı elde edilir. Süsen esansı bazı burun damlalarında kullanılır. Süsenlerin çiçekleri genellikle düzgün ve göz alıcı renktedir. Çiçek çanağı, taçyaprağa benzer üç çanakyaprağından meydana gelir. Aynı renkte üç tane çanak yaprağı vardır. Çanak yapraklarının karşısında, dışa dönük üç tane erkek organ bulunur. Çiçeğin ortasında, taçyapraklarına benzeyen üç yaprakçık daha vardır. Erkek organlarının başaklarını saran bu yaprakçıklar yassılarak genişlemiş tepeciklerdir. Meyvesi üç çenet halinde açılan bir kapsül şeklindedir.

Sümbül

Sümbül çiçeğinin ismi Farsça da sümbül olarak da bilinir. Genellikle süs için yetiştirilen çok gösterişli soğanlı bir bitkidir. İlmi adı hyacinthus tur. Zambakgiller familyasındandır. Sümbül, soğanlı ve otsu bir bitkidir. Sümbül beğenilen bir süs bitkisidir, görünüşü çok güzel, renkleri değişik ve parlak, kokusu keskindir. Sümbül erken çiçek açar. Doğu sümbülünün (hyacinthus orientaris) pek çok çeşidi vardır. Açık havada, yerde veya evlerde saksılarda yetiştirilebilir. Topraktan çıkarılan soğanı dinlenme devresi süresince 25 °C ‘ye yakın ısıda tutmak uygun olur.Hoş kokulu çiçekleriyle en sevilen süs bitkilerinden olan sümbüllerin Akdeniz kıyılarında ve Afrika’ nın tropik kesimlerinde yabani olarak yetişen 30 kadar türü daha vardır. Yaygın bahçe sümbüllerinin çoğu Yunanistan ve Suriye’ nin yanı sıra Türkiye’ de kendiliğinden yetişen mor çiçekli bir sümbül türünden elde edilmiştir. Sümbül çiçekleri tabanda toplanmış ince ve düzgün yaprak demetinin tam ortasında çıkan bir çiçek sapının ucunda açar. Dik salkımlar oluşturan bu hoş kokulu ve çansı çiçekler düz yada katmerli mavi, mor, sarı,kırmızı, pembe yada beyazdır.

Papatya

Papatya baharda çiçek açan bir tür kır bitkisidir. Anthemis ve matricaria diye iki cinsi ve pek çok türü vardır. Papatya çiçekleri bileşikgillerdendir. Sarı papatya kenar yaprakları da sarı olan papatya türüdür.Papatya falı, tutulan niyeti olacak olmayacak diye art arda söylerken, papatyanın taçyapraklarını birer birer kopararak bakılan faldır.Kokulu papatya (Anthemis nobilis) çayırlarda, ekinler arasında yaygın, çok yıllık bir bitkidir. Çiçeklerinin kuvvetlendirici, uyartıcı, ateş ve solucan düşürücü, adet söktürücü, spazm giderici etkisi vardır. Çay gibi haşlanarak suyu kullanılır. Midenin ağır çalışması ve zor sindirme hallerinde tavsiye edilir. Küçük papatya (matricaria chamomilla) bir veya çok yıllık otsu bir bitkidir. Kuru veya işlenmemiş topraklarda çok yetişir, kuvvetli bir belsem kokusu verir. Kurutulmuş çiçekleri kaynatılarak kuvvetlendirici ve sindirici içkiler halinde kullanılır. İt papatyası (Anthemis cotula) çalı görünüşünde çok dallı, yaprakları çok parçalı, bir yıllık otsu bir bitkidir. Meyveleri çok küçüktür. Genellikle tarlalarda, kır yerlerde biter. Çok kuvvetli pis bir kokusu olduğundan, hayvanlar yemez.

Ortanca

Pek çok türü bulunan ve süs bitkisi olarak her yerde yetiştirilebilen ağaçsı bir bitkidir. İlim adı hydrengea ‘ dır. Ortanca çiçeği taşkırangiller familyasındandır. Ortanca Japonya’da çok eski zamandan beri yetiştirilir. Avrupa ve Türkiye iklimine de dayanıklıdır. Killi, hafif ve kireçsiz toprakları, gölgeli duvar diplerini severler. Bazı çeşitleri özel ilaçlar katılmış su ile sulanır ve mavi renkte çiçek açması sağlanır.

Orkide

Orkide bir çenekli bitkilerin salepgiller (Orchidaceae) ailesinden olan bitkilere verilen addır.Orkideler günümüzde, güllerin ve lalelerin yerini alan ‘lüks çiçekler’ olarak kabul edilirler. Bu çiçeklerin görkemli taç bölümleri e değerli kesimleridir. Dayanıksız ve yalnızca sıcak seralarda yetiştirilebilir egzotik kökenli bitki olmaları değerlerini daha da arttırır. Bununla birlikte, orkideler ovalık bölgelerden dağlara kadar her yerde yetişirler. Avrupa’ da yetişen türleri çoğunlukla çok güzeldir, ama çok seyrek olarak büyük çiçeklidirler. Orkideler, bitkibilimcileri güzellikleriyle değil, çok fazla evrim geçirmiş düzeyleriyle ilgilendirirler. Kuşkusuz, orkideler, yumurtalıkları alt durumlu olan, örnek olarak süsen bitkisinin alınabileceği zambakgillerden (Liliaceae) çıkmışlardır. Bununla birlikte, son derece değişmiş olan çiçekleri düzgün değil, ama yukarıdan aşağıya yada sağdan sola uzanmış olarak ‘bir bakışımlı’ dırlar ve taç yapraklarından biri (labellum = dudak) öbürlerinden çok farklı hale gelmiştir. Aynı zamanda, çiçekteki eşeysel öğeler kuvvetli bir evrimin etkisinde kalmışlardır. Çiçekte yalnızca iki (yada bir tek) erkekorgan kalmıştır. Erkekorganların hepsi dişiorganın boyuncuk bölümüyle kaynaşarak çiçeğin ortasında çok iyi görülen bir çeşit sütun oluştururlar. Bu değişiklikler çiçekler tarafından özellikle kendine çekilen böceklerle yapılan tozlaşmaya bağlıdır. Çiçektozu yığınları dişiorganın yüzeyi altına yerleşirler, buda çiçeğin kendi kendini döllemesini genellikle olanaksız hale getirir. Ama labellum üstüne konan böcek, bitkinin geliştirdiği yapışkan yüzeyler sayesinde, bu çiçektozu yığınlarının bitkinin başı üstünde toplanmasını sağlar. Böceğin başka bir çiçeğe konmasıyla çiçektozları dişiorganın tepecik bölümünün yüzeyine değerler ve böylece çapraz tozlaşmayı yani bitkilerin birbirini döllemesini sağlar.Orkidelerin bir başka dikkate değer özelliği, embriyoların gelişmesidir. Yumurtacıklar, ancak tozlaşmadan sonra gelişirler. Bu durumda çiçek bozulduğundan bahçecilikte açılmış durumdaki çiçekleri uzun süre saklamak için erkekorganlar kesilerek dölleme engellenir. Döllenmeden sonra, çok az farklılaşma gösteren, çok dayanıksız olan ve uzun süre çimlenme yeteneği olmadığı kabul edilen bir embriyo gelişir. Bu yüzyılın başında Noél Bernard embriyonun, çimlenmesi için özel bir mantarla kaplanması gerektiğini ortaya koydu. Daha sonra, embriyolar, mantar olmaksızın çimlendirilebildiler. Ama bunun için mantarın besleyici etkisini kanıtlayan, şeker bakımından zenginleştirilmiş bir ortam kullanıldı. Bu buluşlar, niteliklerini korumak üzere yaşatkan üremeyle elde edilen melezlerin çoğaltılabilmesine olanak sağladı. Yeni bitki doku kültürü yöntemleri daha geniş olanakların kullanılabileceğini düşündürmektedir.Orkidelerin yumruları çoğunlukla besin olarak kullanılır. Ama bu oranda yalnızca vanilyanın (Vanilla planifolia) bir değeri vardır; meyvesi mayalandırma yapıldıktan sonra kullanılır. Amerika kökenli olan vanilya bütün sıcak ülkelerde yetiştirilir. Tozlaşmayı sağlayan böceğin yokluğu, tozlaşmanın elle yapılmasını zorunlu hale getirir. Çünkü bitkinin olgunlaşması için döllenme zorunludur.

Nilüfer

İkiçenekli bitkilerin çok meyveyapraklılar grubu olan nilüfergiller ailesi su bitkisidir.Bu ailede yaprak sapları uzun, kök sapları yatay durumlu olan su bitkileri bulunur. Yaprak ayası tam kenarlı yada taban kısmında yarılmıştır ve su üzerinde yüzer. Uçtaki tek olarak bulunan çiçekler de su üzerinde bulunur. Çiçek yapısında, dışta birkaç çanak yaprağı, en içtekileri biraz erkekorgan biçimine dönüşmüş çok sayıda taç yaprağı, esas erkekorganlar ve yumurtalıklar bulunur. Nilüfergiller bir çok cinsi kapsar. Nymphaea cinsinden nilüferler arasında, Batı Avrupa’ ya özgü tek tür olan beyaz nilüfer yada aksu gülü (Nymphaea alba) ile mavi nilüfer, Mısırlıların Mısır lotusu (bir nilüfer çeşidi) ve doğu Hintlilerin kırmızı nilüferi bulunur. Tüm Avrupa’ da çok rastlanan sarı nilüfer (Nuphar luteum) Nuphar cinsine aittir. Hindistan nelumbosu yada pembe lotus (Nelumbo nucifera) beyaz taçyaprakları ve anason kokusuyla en güzel çiçeklerden biridir. Bununla birlikte, boyu 30 sm’ ye ulaşan bu çiçek, ailenin en büyük bitkisi değildir. Gerçektende Victoria’ nın yapraklarının boyu 1 m’ yi aşar. Kalkık kenarları ve su üzerinde yüzebilmesi sayesinde, onlarca kilo ağırlığı batmadan kaldırabilir.Simgesel bitkiler olan nilüferler aynı zamanda yaralı da olabilirler. Mavi nilüferin ve özellikle Mısır lotusunun kökleri nişasta bakımından zengindir ve besleyici özelliği nedeniyle Mısır’ da hala besin olarak tüketilmektedir. Yenebilen tohumları da bir çeşit darı gibi kullanılmaktadır. Kökleri nişasta bakımından zengin olamayan beyaz nilüfer ancak önemli kıtlık durumlarında işe yara. Uzun süre sinirleri yatıştırıcı olarak kullanılmış, daha sonralarıysa bir uyarıcı olarak değerlendirilmiştir. Günümüzdeyse hiçbir özel etkisi olmadığı ortaya çıkmıştır.

Nergis Çiçeği

Alımlı ve hoş kokulu çiçekleri nedeniyle birçok ülkede süs bitkisi olarak yetiştirilen nergislerin, başta Avrupa olmak üzere, kuzey ılıman kuşakta kendiliğinden yetişen 40 kadar türü vardır. Nergisgiller familyasının Narcissus cinsini oluşturan bu bitkilerin adı Yunan mitolojisindeki Narkissos’un adından gelir. Mitolojiye göre sudaki görüntüsüne aşık olup ona kavuşmak için ölümü seçen güzeller güzeli Narkissos’un öldüğü yerden nergisler bitmiştir. Nergis soğanı zehirli bir süs bitkisidir. Çok eski zamandan beri süs için yetiştirilen ve baharda ilk çiçek açan bitkiler arasındadır. Çiçeği çıplak bir sapın üzerinde biraz eğik durur. Nergslerin rüzgarlı havalarda nazlı nazlı sallanan eğri boyunlu çiçekleri hafifçe yassılaşmıştır. Çiçekler içi boş ve uzun bir sapın ucunda tek tek yada çoğunlukla ikiden başlayarak altı taneye kadar bir arada açar. Her bir çiçek ortadaki çanak yada boru biçimli yapıyı çevreleyen altı taçyapraktan oluşur. Nergisin birçok türü ve melezleri vardır. Yabani nergis veya çayır nergisi ormanlarda pek çoktur. Toprağın hemen yüzeyinden çıkarak bir arada öbekler oluşturan ince uzun, sivri uçlu ve yassı yaprakları vardır. Ortalama 50 cm boyundaki bu yaprakların bazı türlerde 1 metreye kadar uzadığı da olur. Nergis çiçekleri arıların yardımıyla tozlaşır.Bahçecilikte nergisler soğandan üretilerek çoğaltılır. Bir nergis soğanı bitki solduktan sonra sökülmeyip toprakta bırakılacak olursa gelecek yıl yeniden çiçek ve yaprak verir. Bugün kesme çiçek yada bahçe çiçeği olarak yetiştirilen nergislerin melezleme yoluyla üretilmiş 1000’den fazla çeşidi vardır.

Mum Çiçeği

Asclepiadaceae olarak ta bilinen mum çiçeği ipekotugillerdendir ve 280 den fazla cinsi ve 2000 kadar tropik, otsu yada çalımsı tırmanıcı bitki türünü içeren bir familyadır. Bu familyadaki bitkilerden çoğunun sütümsü bir özsuyu, bileşik beş taçyaprağı, badıç biçiminde meyveleri ve genellikle tüylü tohumları vardır. Kılıfların içinde saklanan bu ipek tüylü tohumlar, rüzgarın etkisiyle kılıflarından çıkar ve uzaklara taşınır. Her çiçeğin erkek ve dişi bölümleri tek bir yapı içinde birleşmiştir. Çiçek tozları (polenler), dişi organın tepeciğindeki dokulardan oluşan bir çubukla çiftler halinde bağlanan ve polinyum adı verilen demetlerde toplanmıştır. Polinyumun parçaları çiçeğe gelen böceklerin üzerine yapışır ve buradan başka çiçeklere taşınır. Bazı türlerde üretkenlik düşüktür ve çok çiçekli bitkiler genellikle az sayıda meyve verir.Asclepias syriaca ve A.curassavica türleri süs bitkisi olarak yetiştirilir. Kuzey Amerika’ da yetişen A.tuburosa’ nın parlak turuncu çiçekleri vardır. Mumsu, beyaz çiçekleri nedeniyle mum çiçeği adı verilen Hoya carnosa çoğunlukla saksı çiçeği olarak evlerde yetiştirilir. Bu familyanın Hoodia ve leşçiçeği (stapelia) gibi etli bitkileri, tozlaşmayı sağlayacak olan sinekleri çeken pis bir koku yayar. Asya kökenli tırmanıcı bir bitki olan Dischidia rafflesiana’ nın yağmur suyunu depolayan, ibrik biçiminde yaprakları vardır; suyu, ibriğin içine uzanan kökleriyle emer. Karıncalar bazen bu ibriklerin dibini delerek kuruttuktan sonra, bitkisel artıklarla doldurup yavrularını büyütmek için yuva olarak kullanırlar.

Menekşe

Kırlık yerlerde kendiliğinden biten ayrıca bahçelerde yetiştirilen otsu bir bitkidir. Gayet hoş kokan mor çiçekler açar. Bundan dolayı aynı zamanda ‘hercai (alaca) menekşe’ den ayırt etmek için mor menekşe ‘kır menekşesi’ denir. Yürek biçimi, şeker külahlı gibi kıvrık yaprakları vardır. Uzun bitkiler arasında yaşarsa sapı bitkinin güneş görebilmesi için uzun olur. Menekşenin sapından uzun dallar çıkar. Bu dallar toprağa sürünerek uzarlar. Toprağa dokunan boğum yerlerinden küçük kökler salıverirler. Böylece uzun zaman ana bitkiden ilgilerini kesmeyen yeni yeni bir çok bitkiler meydana gelmiş olur.Hercai menekşe menekşegillerin başka bir çeşididir. Kız menekşesinden daha iridir. Taç yaprakları renk renktir. Bundan dolayı ‘alaca menekşe’ de denir. Kırlarda tarlalarda hercai menekşenin bir çok yabani çeşitleri yetişmektedir. Bahçelerde yetişen hercai çeşitleri bunlarda türetilmektedir.Menekşegiller bitkiler aleminde ikiçeneklilerin bir familyasıdır. Bu familyada kır menekşesi ‘yabani menekşe’ hercai menekşe, tüylü menekşe gibi menekşe çeşitleri altın kökü gibi bitkiler bulunur.

Manolya

Limon çiçeği kokusunda iri beyaz çiçekli bir süsağacıdır. İri parlak yeşil yaprakları vardır. Kuzey Amerika’ nın güneydoğu bölgeleriyle Güney Asya’ da tabi olarak yetişir. Çok makbul bir süs ağacı olduğundan parklarda bahçelerde yetiştirilir. Bir çok çeşitleri vardır. Kışın yapraklarını dökmeyen Amerika’ da yetişen bir manolya cinsinin yüksekliği 30 m ye erişir. Bizdeki manolyaların boyu ortalama 5 m kadardır. Bazı çeşitleri erguvana yada kırmızıya yakın renkte çiçekler açar. Manolya nazik bir bitkidir. Çiçeği koklanınca sararır. Fidanı da ilk yıllarda oldukça büyük bir özen ister. Büyük saksılarda yetiştirilen fidanlar sonradan kökleri zedelenmeden toprağı ile birlikte başka yere dikilir. Manolyalar 6-9 yıllıkken çiçek vermeye başlar. Kökleri yayvan toprağın yüzüne yakın olduğu için bellerken zedelememeye dikkat edilmelidir. Dökülen yaprakları dibindeki toprağa karışıp çürürse ağaç için iyi bir gübre olur.Manolyagiller bitkiler aleminin ayrı taç yapraklı ikiçeneklilerinin bir bitki familyasıdır. Manolya yıldız, anason gibi bitkiler bu familyadandır.

Lilyum

Lilyum zambakgiller familyasındandır. Soğanlı bir bitkidir. Zambakgiller familyasında genellikle kırmızı, sarı gibi renklere rastlanırken lilyum beyaz renkli bir çiçektir. Bununla birlikte güzelliğin değişmez bir özellik olduğu zambakgiller ailesinde çiçekleri en çok tanınan bazı armalarda amblem olarak kullanılan ve saflığın simgesi olan lilyuma beyaz zambakta denmektedir. Günümüzde çoğunlukla yetiştirilip üretimi yapılan ve lilyum regale olarak adlandırılan bir başka lilyum çeşidi de Asya kökenlidir. Lilyum regalenin çiçeği daha uzun ömürlüdür ve mavimsi beyaz renklidir.Türk dilinde Lilyum; Güven anlamına gelmektedir. Güven sorunu yaşadığınız eşinize Lilyum çiçeği hediye ederek mesaj verebilirsiniz.

Leylak

Leylak Dünya’nın birçok yerinde yetişen bir süs bitkisidir. Zeytingiller familyasındandır. Çiçekleri salkım biçimdedir. Bu güzel kokulu çiçekler mor, beyaz, maviye çalan pembe renklerde olur. Ağacın boyu 6 m bulabilir. Leylak az bir bakımla hemen her yerde yetişebilir. Ana yurdu Doğu Avrupa ve Asya’dır. Avrupa’dan Kuzey Amerika’ya geçmiştir. Leylak ağacı tohumdan yetiştirildiği gibi daldırma ile de yetiştirilebilir. Leylak ilk baharda çiçek açar. Serada yetiştirilirse kışında çiçek alınabilir. Bazı çeşitlerinin çiçekleri katmerlidir. “Âdi leylak ağacı” ve “Doğu leylak ağacı” olmak üzere başlıca iki çeşidi vardır.

Lavanta

Lavanta kokulu bir süs bitkisidir. Akdeniz ülkelerinde yabani olarak yetişir. Boyunun uzunluğu 1 m civarındadır. Ballıbabagiller familyasındandır. Çiçekleri mavi ya da mor olur. Çok güzel kokulu olan bu çiçeklerin esansından lavanta kokusu yapılır. Lavanta adı Latince yıkamak anlamına gelen ‘lavo’ sözünden gelmiştir. Eski Romalılar banyo sularına lavanta bitkisinin yapraklarını, çiçeklerini koydukları için bitki bu ad ile anılmıştır. Kurutulmuş lavanta çiçekleri bir torba içinde çamaşırların arasına konur. Böylece güzel kokularının çamaşırlara sinmesi de sağlanabilir.

Lale

Lale türlü renklerde güzel çiçekler veren bir süs bitkisidir. Anavatanı Batı Asya olan lale, ilk olarak Türkiye’de süs bitkisi olarak yetiştirilmiştir. Bu arada bir hayli geliştirilmiştir. Çiçek ilk defa XVI. yy’da yurdumuzdan Avrupa’ya götürülmüştür. Lale çiçeğinin adı da Avrupa dillerinde, biçimi sarığı andırdığı için ‘tülbent’ sözünden geçmiş laleye ‘tulibe’ denilmiştir. Yurdumuzda en çok XVII. yy’da lale yetiştirme işine büyük önem verilmiştir. En güzel laleler İstanbul Saraylarının başlıca süsü haline gelmiştir. O zaman çiçek meraklılarının en büyük gayesi görülmemiş renklerde yeni laleler yetiştirmekti.
Her lale cinsinin bir adı olup bugüne kadar gelen kaynaklara göre 500’den çok lale çeşidine ad verilmiştir. Lalenin böylesine geniş bir yayılış alanı bulması süsleme sanatlarında, mimarlıkta motif olarak kullanılmasını da sağlamıştır. Çeşme, camii ve türbelerde birçok lale motifleri kullanılmaktadır. Birçok süsleme eserlerinde lale motifleri işlenmiştir. Lale zambakgillerdendir. Yaprakları uzun mızraksıdır. Sapının üstünde bir tek çiçek bulunur. Çiçekler çok çeşitli renklerde olduğu gibi alacalı da olabilir. Lale soğandan yetişir, ilkbaharda çiçek açar. Lale soğanları sonbaharda dikilmelidir. Toprak oldukça kumlu gübreli olmalıdır. Ancak usta çiçekçiler tohumdan lale yetiştirebilir. Tohumdan çıkan bitkiler 3-6 yıl arası çiçek vermezler. Sonbaharda dikilen lale soğanlarından yeni bitki çıktıktan sonra soğanlar çürür yerine yeni soğanlar meydana gelir. Kışın lale soğanları soğuktan kaçarak toprağın derinliklerine çekilirler. Her soğandan bir tek lale çıkar. Laleler katmerli yada yalın kat olur. Çiçek gündüzün güneş ışığının etkisiyle iyice açılır, akşamları yeniden toparlanır.

Kasımpatı

Kasımpatı iri katmerli çiçekleri olan bir süs bitkisidir. Kasımpatı çiçeğine “Krizantem” de denir. Son bahardan kışa kadar çiçek açar. Çiçekleri türlü renklerde olur, büyüklükleri görünüşleri de cinsine göre değişir. Küçük kasımpatı çiçekleri çok güzel birer düğmeye benzer. Büyüklükleri toparlak görünüşlü çok gösterişlidir. Bileşikgillerden olan kasımpatı çelikten yetiştirilebilir. Bunun için nisanda alınacak çelikler önce saksıya dikilir, kök salmaya başladıktan sonra iyi gübrelenmiş kumlu bir toprağa aktarılır. Kasımpatı çiçeği sık sık su ister. Bitki büyüdükçe yeni sürgünlerin ucu koparılmalıdır. Bu bitkinin daha gür büyümesini, dal budak salmasını sağlar.

Kardelen

Kardelen çiçeği kuzey ve Doğu Anadolu’ da yetişen ve ilkbaharda beyaz renkli sarkık çan biçimde çiçekler açan soğanlı bir bitki türüdür. Kardelenin Anadolu’ da bir kaç türü yetişir bunlardan bazıları galanthus nivalis, glanthus elwesii, galantus latifolius’dur. Bu bitkinin otsu kısmı kalp kuvvetlendirici, midevi ve adet söktürücü etki gösterir. Yumrusundan yapılan lapa çıbanları olgunlaştırmaya yarar. Yumrularından elde edilen galantamin son yıllarda kas uyarıcı olarak özellikle çocuk felci hastalığında kullanılmaya başlamıştır. Kardelen soğanı süs bitkisi olarak yurtdışına satılmaktadır ve Türkiye’nin ihraç ettiği çiçek soğanlarının başında gelir.

Karanfil

Karanfil Çiçeği Karanfiller (bahçe karafilleri) karşılıklı, ensiz, sivri yapraklı, düğüm düğüm ince saplı otsu bitkilerdir. Dalcıkların ucunda tek tek ya da topluca bulunan çiçekleri beyaz, pembe ya da kırmızı renklidir. Her çiçek bir çanakçık oluşturan dört burgu yaprakçığıyla belirgindir. Bahçe karanfili en ünlüsüdür. Bu karanfilin katmerli, yarı katmerli, alacalı ve hoş kokulu pek çok çeşidi vardır. Çok yıllık bir bitki olan bu karanfil türü kesme çiçek elde etmek için özellikle seralarda yetiştirilir ve çelikle üremesi sağlanır. Bahçe çeşitleri genellikle fideyle çoğaltılır ve iki yıllık ya da çok yıllık bitkiler gibi yetiştirilir. Kır karanfili (dianthus plumarius) çim gibi sık biten, çok zarif küçük çiçekli ve ince saçaklı taç yapraklıdır. İki yıllık ya da yıllık olan Çin karanfili (diantus sinensis) çok değişik çiçekli bir bitkidir. İki yıllık ya da çok yıllık bir karanfil türü olan kıllı karanfil ya da hüsnü Yusuf olarak da bilinen (diantus barbatus) sap ucunda şemsiye biçimde toplu küçük çiçekler açan bir türdür. Karanfil çiçekleri balgam söktürücü ve öksürük kesici olarak infusyon ya da şurup halinde kullanılır. Karanfiller çoğunlukla kuzey yarı kürenin ılıman bölgelerinde, özellikle Akdeniz havzasında yetişen bitkilerdir. 80 kadar cinsi 2000 den fazla türü vardır.

Kana Çiçeği

Kana çiçeği Amerika ve Asya’ nın sıcak bölgelerinde yetişen kök saplı otsu bir bitkidir ve pek çok çeşidi vardır. Küçük çiçekliler ve orkide çiçekliler (İtalyan kana çiçeği) diye başlıca iki gruba ayrılır. İlmi adı Cana’ dır. Scitaminales takımından kana çiçeğigiller familyasının örnek tipidir.

Kamelya

Kamelya Asya kökenli, sert ve hep yeşil yapraklı ağaççık yada çalı türünde bir bitkinin çiçeğidir. Kamelyanın iri beyaz çiçekleri vardır. Pembe, kırmızı çiçekli olan kamelyalarda vardır. Kamelyanın çiçekleri burgu yapraklarının çanakyaprağı, çanakyapraklarının taçyaprağa dönüşmesiyle katmerlenir. Dayanıklı olmakla birlikte kardan korunması gereken bu bitkiler asit topraktan hoşlanır. Kamelyalar bol su isteyen bitkilerdendir. En fazla 1, 1.5 metreye kadar uzarlar. Kimi yabani türlerden özellikle C.japonica dan bir çok çeşidi ve kültivarı elde edilmiştir. C.chinensis, thea sinensisle eş anlamlıdır ve kurutulan yapraklarından çay elde edilir. Melez kamelya ve asil kamelya an çok bilinen türleridir

Kalanchoe

Sık çiçekli değişik renkli ve güneşli ortamı tercih eden bu çeşit yazın susuz bırakılmalıdır.Etli yaprakları, sarı-kırmızı, küçük, bir araya gelince başakcıklar halinde görünen çiçekleri, dekoratif yaprakları ile iyi bir salon bitkisidir.Toprak İsteği : Yaprak çürüntüsü, yanmış çiftlik gübresi içeren bahçe toprağı, killi toprak ve 1/4 dişli nehir kumundan ibaret karşımdır.Su İsteği : Yazın, saksı orta derecede rutubetli tutulacak şekilde sulanır.Fazla suya karşı duyarlıdır.Isı İsteği : 10-21 C ısı isterler.Işık isteği : Aydınlık, güneşli ve havadar yerleri severler.Gübrelenmesi : 5-8. aylar arasında haftada bir kez 2 gr. azotça fakir gübre bir lt. suda eritilerek verilir.Bitki fazla suya karşı duyarlıdırKalanchoe karşıt yapraklı, talkım halinde sarı yada kırmızı çiçekli çok tohum içeren kapsül meyveli otsu yada çalımsı bir bitkidir. Çiçek tacı borumsu biçimde ve taç yaprakları dörtlü yada beşli tiptedir. Kalanchoe çiçeği Güney Afrika ve Madagaskar kökenlidir. Kalanchoe damkoruğugiller familyasındandır.

Kaktüs

Kaktüs ve frenkinciri gibi dikenli ve etli bitkiler kaktüsgiller familyasındandır. Kimi botanikçilere göre 20, kimilerine göre 100 kadar cinsi bulunmaktadır. Sıcak ve tropikal bölgelerde özellikle Amerika da yetişir. Kaktüslerin bir çok türü meraklı ve usta bahçıvanlarca yetiştirilir. Minyatür iç bahçelerde yada geniş alanlarda büyük bitki halinde kullanılır. Kaktüs bitkisinin bazı türlerinin geceleyin çiçek açması çok ilginçtir. Kaktüslerin çoğunluğu kuraklığa uyarlamış çöl bitkileridir. Kaktüslerde fotosentez, gündüzleri suyun buharlaşmasını engelleyen özgül bir biçimde gerçekleşir. Yeşil, yalın yada dallı olan saplar özgün biçimler alır : silindirimsi, yumurtamsı, boylamasına az yada çok tümsek kaburgalı, yassı parçalar halinde eklemli, kurdelemsi olur. Çok kalın bir kütiküla ile kaplı olan kaktüsler helmece zengin parankima dokularında önemli ölçüde su biriktirir. Çoğunlukla yaprak yoktur, ama bu türlerin çoğunda, bir yastık üzerinde topluca bir arada yada sapların açı yaptıkları yerlerde sıra halinde, yıldız biçiminde dizili çok sayıda diken vardır. Kaktüsün bazı cinsleri bolca uzun beyaz tüylerle kaplıdır; bu durum onlara kül rengi bir görünüm verir. Ormanlarda yetişen öteki kaktüs türleri epifit sarmaşık görünümünü alır. Pereskia gibi bazı kaktüsler ise düpedüz yassı yapraklı, normal görünüşlü ağaçlar halindedir. Genellikle çok çabuk dökülen çiçekler sapsız, tek başına, büyük, erdişi ve düzenlidir. Bunların alt kısımları birbiriyle kaynaşarak boru biçimin almış taç yarağımsı bir çok parçadan oluşur. Yumurtalık alt durumludur ve en çok üç meyve yapraktan oluşur. Meyve üzümsüdür; içinde bir öze gömülü (frenkinciri) pek çok çekirdek bulunur. Frenkinciri yeni girdiği Akdeniz havzasında oldukça yaygındır.

Küpe Çiçeği

Küpe gibi sarkık çiçekleri olan bir süs bitkisidir. Nemli, gölgelik yerlerde yetişir. Anayurdu Meksika’nın yüksek dağları, Güney Amerika ile Yeni Zelanda adasıdır. Çoğu küpe çiçeği kırmızı, pembe, mor ve beyaz çiçek açar. Avrupalılar küpe çiçeğini ilk olarak Güney Amerika İspanyol sömürgesi Yeni Grenada’da görmüşler, önce İngiltere’ye sonra da 1830’a doğru Fransa‘ya getirmişlerdir. Çiçek kısa zamanda yayılmış parklarda, bahçelerde, evlerde yetiştirilmeye başlanmıştır. Küpe çiçeği gölgelik ve rüzgarsız yerleri sever, çiçekleri uzunca bir zaman dökülmeden kalır. 50 kadar çeşidi vardır. Küpeçiçeğigiller familyasındandır.

Gloksinya

Gloksinya (gloxinia), Gesneriaceae familyasından 20 kadar otsu bitki türünden oluşan bir tür saksı bitkisidir. En çok tanınmış türü olan Gloksinya Speciosa’dır. Anayurdu Brezilya olan gloksinyaların genellikle mor, kırmızı yada eflatun renkli kadifemsi çan biçiminde çiçekleri vardır. Yapraklarının toprağa değdiği yerden yeni bitkiler verirler. Çelikleme yöntemiyle de çoğalırlar. Sıcak yerlerden hoşlanırlar, bakımı özen isteyen bir çiçek türüdür.

Glayöl

Glayör çiçeği yassı soğanlı, kılıç gibi yassı ve sivri yapraklı, güzel çiçekli, çok uzun ömürlü otsu bitki çeşitlerindendir. Yukarı kısmında çiçeklerinin yer aldığı sapının yüksekliği 1.50 m civarındadır. Çiçekler, sapın üstünde bir yanda dizili öbekler halinde bulunur, huni yada boru biçiminde olan çiçek çevresi bakışımlıdır. Glayör çiçeklerinin meyvesi üç bölmeli bir kapsüldür. Glayör çiçekleri süsengiller familyasındandır. Glayörün bazı türleri Gladiolus communis, gladiolus segetum, gladiolus italicumdur. Avrupa ve Türkiye de bahçelerde yetiştirilen ve genellikle çiçekçilerde satılan büyük çiçekli glayöller Afrika nın yarı tropikal yörelerinde yetişen türlerin özellikle papağan glayölünün melezleştirilmesiyle XIX. yy.da elde edilmeye başlanmıştır

Gerbera

Gerbera çiçeği Asya ve Afrika’ nın sıcak bölgelerinde yetişen uzun ömürlü otsu bir bitkidir. Gerbera çiçekleri kömeci yıldız biçimdedir ve yapraksız bir çiçek sapı üzerinde bulunur. Kök dibinden çıkan yaprakların kenarları dişli ve üzeri tüylüdür. Gerberanın çeşitli melezleri özellikle kesme çiçek elde etmek amacı ile bahçelerde yetiştirilir. Gerbera çiçekleri bileşikgiller familyasındandır

Gelincik

Gelincik çiçeği 20-90 cm yükseklikte, bir veya iki yıllık otsu bir bitkidir. Yaprakları parçalı, çiçekleri kırmızı, taç yapraklarının dip kısmı siyah lekeli yada lekesizdir. Gelincik çiçeklerinin meyvesi tüysüz ve fıçı biçiminde, çok tohumlu bir kapsüldür. Anadolu da oldukça yaygın olan gelincik, genellikle yol kenarlarında ve ekin tarlalarında bol miktarda yetişmektedir.Türkiye de 16 kadar papaver türü yetişir ve bu türlerin hepsinin çiçekleri halk arasında gelincik çiçeği olarak adlandırılır.Gelinciğin çiçeği yatıştırıcı, öksürük kesici, göğüs yumuşatıcı ve hafif uyutucu etkilere sahiptir. Ayrıca kurutulmuş gelincik meyvesi toz haline getirildikten sonra balla karıştırılıp öksürük kesici olarak kullanılır.

Gecesefası

Gecesefası (Mirabilis Jalapa) akşamsefası olarak da bilinir. Gecesefasıgiller familyasından çok yıllık otsu bir süs bitkisidir. Amerika’nın tropik bölgelerinden dünyanın birçok yerine dağılmış olan gecesefası çabuk gelişen ve 1 m’ye kadar boylanabilen bir bitkidir. Kısa saplı oval yaprakları, eklem yerleri şişkin bir özellik gösteren gövdeleri, beyaz, sarı, pembe ve kırmızı renklerdedir. Bazen de çizgili yada benekli çiçekleri vardır. Gecesefası çiçeğinin en önemli özelliği çiçeklerinin günbatımıyla açılıp, sabahları kapanmasıdır. Bu nedenle çiçeğe gecesefası yada akşamsefası denmiştir. Gecesefası kalıtım deneylerinde kullanılan önemli bir bitkidir.

Gardenya

Gardenya çiçeği ismini İskoçyalı botanikçi Garden’ in adından almıştır. Eski dünyanın tropikal ve yarı tropikal bölgelerinde yetişen ve kokulu beyaz çiçekler açan ağaç türündendir. Gardenia ( gardenya ) jasminoides çok gösterişli bir bitkidir. Gardenyanın 60 kadar türü vardır. Bu türler kök boyasıgiller familyasından oluşur.

Gaillardia

Gaillardia bileşikgiller (asteraceae) familyasından Kuzey Amerika’ ya özgü olan bir bitki cinsidir. Yazın çiçeklenen bazı türleri, özellikle G.aristata ve G:pulchella bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir. Bu bitkilerde çoğunun, tabanda toplanmış yada gövde boyunca almaşık olarak dizilmiş tüylü yaprakları vardır. İri çiçek başları, ortadaki koyu mor renkli tüpsü çiçekler ile bunları çevreleyen sarı, turuncu yada beyaz dilsi çiçeklerden oluşur.

Gül

Gül sarılgan, dik yada sürüngen saplı, genellikle tüylü yada dikenli bir ağaççıktır. Yapraklar almaşık dizilidir; bazı türlerinde kışın dökülmez. Çiçekleri dalların ucunda tek başına yada demetler halinde bulur ve beşli tiptedir. Meyve yapraklar kavanoz biçiminde etli bir çiçeklik oluşturur. Kuzey yarıkürenin ılıman ve yarı tropikal yörelerinde 100 kadar gül türü bulunmaktadır.Türkiye’ de 25 kadar yabani gül türü vardır. Bunların en önemlisi kuşburnu denilen yaban gülüdür (Rose canina ). Bahçe çeşitleri bundan türeyip önceleri Avrupa ve Anadolu’ da kendi kendine yetişen türlerden ( Isparta gülü, Frenk gülü, misk gülü ) ve son 150 yıldır Uzakdoğu melezlerinden ( tırmanıcı melez güller, çay melezleri, çok çiçekli güller, polyanta ve pernetiana melezleri ) elde edilmiştir. Türkiye’ de süs bitkisi olarak başlıca şu gül türleri ve melezleri yetiştirilmektedir: Beyaz gül (R.alba), Isparta gülü yada yağ gülü (R.damascena), Frenk gülü (R.gallica), misk gülü (R.maschata), sadberk gülü (R.centifolia), R.banksiana, R.wichurajana, vb.Bahçe gülleri görünüşlerine ve boylarına göre bodur güller, baston güller, çardak güller, ponpon çardak güller, polyanta güller gibi çeşitler ayrılır ve genellikle o çeşidi yaratan kişinin yada o çeşidin adandığı kişinin adıyla anılır.
Türkiye’de ekonomik anlamda gül yetiştiriciliği XIX. yy. sonlarına doğru başlamıştı.Bu dönemde, Bulgaristan göçmenlerinin getirdiği yağ gülleri fidanları ile Isparta’da gül bahçeleri kurulmuş, bölgenin toprak yapısı ve iklim koşullarını gül tarımına elverişli olması da gülcülüğün bölgede kısa sürede yayılmasını sağlamıştır. 1910’lu yıllarda, Bulgaristan’da gül üretiminde görülen gerileme Isparta’da üretilen gül yağı ve gül suyu ürünlerinin Avrupa pazarlarına girmesini kolaylaştırmıştır. Ancak, Balkan savaşı, Birinci Dünya savaşı ve Kurtuluş savaşı gibi art arda çıkan savaşlar nedeniyle dışsatım olanakları tümüyle ortadan kalkınca, Türkiye’de gül tarımı da önemli ölçüde gerilemiştir. Cumhuriyet döneminde, Isparta’da gül bahçeleri yeniden kurularak gül tarımı canlandırılmıştır. Türkiye’de gül bahçelerinin %90’ı Isparta’da, %10’a yakını Afyonkarahisar’da, çok küçük bir bölümü de Aydın’da bulunmaktadır.
Gül türlerinden birçoğunun çiçek ve meyvelerinin tedavi edici etkileri vardır. Okka gülünden (Rosa centifolia) anestezik etkisi nedeniyle kolir olarak kullanılan damıtık gül suyu hazırlanmasında yararlanılır. Kurutulmuş taç yaprakları, laksatif özelliklerinden dolay, kompoze saparna şurubunun bileşimine girer. Kırmızı gül yada kırmızı Frenk gülünün (R.gallica)taç yaprakları, içerdikleri tanen miktarı nedeniyle peklik verici ve toniktir. Isparta gülü (R.damascena) ile misk gülünün (R.moschata) taçyaprakları, petrol eterinin sıcakta etkisiyle elde edilen ve ‘konkret’ olarak da adlandırılan bir esans verilir. Bu esans gül serasının bileşimine girer. Yabani gülün (R.canina) meyvesi (kuşburnu) C vitamini bakımından zengin olup peklik verici ve askarislere karşı kurt düşürücü olarak kullanılır.

Fulya

Fulya çiçeğinin yaprakları hasır sazının yapraklarını andıran bazı nergis türlerine benzeyen özelliktedir. Fulya çiçekleri iki türe ayrılır. Narcissus jonquilla denilen tür küçük fulya türüdür. Narcissus odorus ve narcissus pseudonarcissus ise büyük fulya türüdür. Fulya çiçekleri ilk baharda çok gelişmiş, oldukça büyük sarı çiçekleri ile kırları süsler, bahçelerde de süs bitkisi olarak yetiştirilir.Bu kategoride en güzel fulya çiçeği resimleri bulunmaktadır.

Fesleğen

Fesleğen yeşil yapraklı kokulu bir bitkidir. Yaprakları kekik gibi bahar ve koku verici olarak kullanılır. Kokusundan dolayı haşereler fazla yaklaşamaz. Yapraklarına dokunulduğunda koku verir. Yara iyileştirici ve sinir yatıştırıcı suların bileşimine girer.Yemeklerde kullanılmak üzere tarımı yapılan fesleğenin kökeni Asya'nın dönenceler arasında kalan bölgelerine dayansa da, günümüzde yeryüzünün öteki ılıman bölgelerine de yayılmıştır.Yetişkin fesleğenlerin boyları genellikle 20 ile 60 cm arasında değişir. Renkleri açık yeşilden koyu yeşile kadar değişen yaprakları yumuşak olup, bir ile beş cm arasında uzunlukta ve bir ile üç cm arasında genişlikte olurlar. Soğuğa karşı çok duyarlı olan fesleğen bitkisi, en çok sıcak, kuru ortamları sever

Bonsai

Bonsai çiçeği bonsay olarak da bilinir. Anlamı Japonca da ‘ bon’ saksı ‘ sai ’ ağaç kelimelerinin birleşmesinden oluşur. Köklerinin kısaltılması, dal ve sürgünlerinin bağlanması ve biçimlendirilmesi sureti ile saksıda yetiştirilen bodur ağaç çeşididir. Bonsai çiçeği Japonya da ‘ saikei’ denilen yayla peyzajı sanatının doğmasına neden olmuştur.

Bambu

Bambular iki yüzden fazla türe ayrılır. Bazı bilim adamları bunu beş yüze kadar çıkarırlar. Bambulardan çoğu Asya’ da, büyük bir kısmı ise Amerika’ da, bazıları Afrika’da, deniz yüzeyinde 3.000 m ( Himalaya ), hatta 5.000 m ( Andlar ) yüksekliğe kadar yetişir. Bambunun, içi boş ve düğüm düğüm bölmeli bir gövdesi, düğümlere bağlı sürekli yada süreksiz bir yaprak kını ve başaklardan oluşan az çok dallı salkım biçiminde çiçekleri vardır. En büyük bambu türü ( Cava’ da yetişen Gigantocloa maxima ) 45 m boy yapar. Hemen hemen bütün bambular, Güney Avrupa iklimine uyum gösterir. Bugün bambular tropikal kuşakta yer alan ülkelerin hemen hepsinde yetiştirilmektedir. Çin kçkenli olan saz bambu, Cezayir’ de yetiştirilir. Bambular kök parçalarıyla yetiştirilip çoğaltılır.
Bambuların hafif fakat esnek ve dayanıklı olan gövdeleri ( sapları ), gemi direği ve yapı gereci olarak kullanılır. ( Çin ve Japonya’ da bazı köylerde evlerin tümü bambu odunuyla yapılmıştır.) bambu gövdeleri enine kesilerek, bunlardan vazolar, kutular, trampetler yapılır. Körpe filizleri sebze olarak yenilir. Bazı bambu türleri çok nitelikli kağıt hamuru verebilir.
XVII. yy.’ da, Avrupa’ ya ithal edilen bambu gövdelerinden az çok işlenerek evlerde, teraslarda ve bahçelerde kullanılabilen hafif mobilyalar yapıldı.
Türkiye’ de XIX: yy.’ ın ikinci yarısında, saray bahçelerinde yetiştirilmeye başlayan bambulardan bir grup bugün Beylerbeyi Sarayı’ nın bahçesindedir. Akdeniz ve Ege Bölgelerinde de bambu yetiştirilebilir.

Begonya

Beş cinsi içeren begonyagiller familyasının en önemli cinsi ( 600 tür ) olan begonya, Güney Amerika ve Güney Asya’ nın tropikal bölgelerinde kendiliğinden yetişir. Begonyalar bakışımsız yapraklı bireşeyli çiçekli küçük çalılar yada etli otsu bitkilerdir. Bahçecilikte üç tip begonya vardır: İpliksi köklü ve küçük çiçekli begonyalar ( Birezilya kökenli begonia semperflorens bunlardan biridir va Avrupa’ ya XIX. yy.da girmiştir.); Avrupa’ yad ha geç girmiş olan ve çok büyük çiçekli çok güzel bir çok melez begonya çeşitlerinin türetilmesine yarayan yumru köklü begonyalar : son olarak hem Asya hem Amerika kökenli, rengarenk süslü büyük yapraklı, kök saplı begonyalar. Ülkemizde, her üç begonya da, bahçelerde yetiştirilir ve salonlarda süs bitkisi olarak kullanılır.

Ateş Dikeni

Ateş dikeni gülgiller (rosaceae) familyasının Pyracantha cinsinden, genellikle dikenli ve yaprak dökmeyen çalılara verilen ortak addır. Anayurdu Avrupa’ nın güneydoğusu ve Asya’ dır. Ateş dikenleri gösterişli meyveleri nedeniyle süs bitkisi olarak yetiştirilir, ayrıca çit olarak da kullanılır. Kısa yaprak sapları üstünde küçük, oval yaprakları, küçük ve beyaz çiçeklerin oluşturduğu salkımları ve kış ortalarına değin dalında kalan, turuncu ile kırmızı arasında değişen renklerde meyveleri vardır.Avrupa’ da yetişen ve boyu 4,5 m’ ye ulaşabilen Pyracantha coccinea’ nın süs bitkisi olarak değerlendirilen bir çok çeşidi geliştirilmiştir. Çin’ de yetişen P.atalantioides ile P.fortuneana da hemen hemen aynı boydadır ve her ikisinin de kırmızı meyveleri salkımlar halinde öbeklenmiştir. Anayurdu Tayvan olan P.koidzumii’ nin sık dalları, kırmızı mor sürgünleri ve turuncu-kırmızı renkli meyveleri vardır. Himalayalar’ da yetişen P.crenulata, 6 m’ ye ulaşan boyuyla küçük bir ağaçtır.

Atatürk Çiçeği

Atatürk çiçeği (Euphorbia pulcherrima), noel yıldızı ve ponsetya olarak ta bilinmektedir. Sütleğengiller (euphorbiaceae) familyasındandır ve kışın çiçeklenen bir süs bitkisidir. Ana yurdu Meksika ve Orta Amerika’dır; nemli, yağmurlu dere yataklarında ve kayalık yamaçlarda yetişir. Batı dillerindeki ponsetya adını bitkiyi 19.yüzyılda Meksika’ dan ABD’ ye götüren ve yaygınlaştıran ABD’ li devlet adamı Joel R. Poinsett’ den, Türkiye’ deki adını ise süs bitkisi olarak yetiştirilmesine ve tanınmasına ön ayak olan Atatürk’ ten alır.Ilıman iklimlerde açık havada yetişebilen ve 5 m yüksekliğe ulaşabilen çalı özelliğindeki bu bitki, soğuk iklimlerde saksıda yetiştirilir ve boyu genellikle 1 m’ yi aşmaz. Ortada küme oluşturan küçük sarı çiçekleri, taçyaprağa benzeyen, genellikle kırmızı renkli bürgülerle (yaprak benzeri yapılar) çevrilidir. Gövde ve yapraklardan sızan sütümsü özsu bazı duyarlı insanlarda ve hayvanlarda deriyi kabartıp tahriş edebilir; ama bu özsuyun öldürecek kadar zehirli olduğu yolundaki inanış yalnızca bir abartmadır.Atatürk çiçeğinin pembe, beyaz, benekli ve çizgili bürgüleri olan pek çok kültür çeşidi vardır; ama en beğenileni, dayanıklı bir süs bitkisi olan kırmızı Atatürk çiçeğidir.

Aslanağzı çiçeği

Aslanağzı, yüksükotugiller (Scrophulariaceae) familyasının, Antirrhinum cinsinden 40 kadar otsu bitki türüne verilen ortak addaki bir çiçek türüdür. Anayurdu Kuzey Amerika’nın ve Akdeniz bölgesinin batısıdır. Çiçekler boru biçiminde ve iki yanlı bakışımlıdır. Kapalı duran, dudak biçimli geniş bir ağzı vardır. Bu ağız pek çok böceğin içeri girmesini engellemekle birlikte, tozlaşmayı sağlayan güçlü arılar tarafından zorla açılabilir. Aslanağzı türleri sevilen bahçe bitkileridir. Süs bitkisi olarak yetiştirilen pek çok türü vardır.

Amber çiçeği

Halk hekimliğinde ağaçhatmiye (Hibiscus abelmoschus) verilen addır. Tohumları misk kokulu uçucu bir yağ taşır; dekoksiyon halinde iştah açıcı ve yatıştırıcı olarak kullanılır.Vatanı Çin ve Hindistan’dır. Sıcak suda demlenerek kullanılır.Kabızlığa karşı etkilidir; müsil ve yumuşatıcı etkiye sahiptir.Ekşi tadından ve C vitamini yoğun olduğundan dolayı şeker hastalığına, göz, böbrek ve karaciğere iyi gelir.Besleyici özelliği vardır.

Akasya çiçeği

Genellikle hep yeşil yapraklı ve dikenli ağaç yada ağaççık (Bil.a.acacia; baklagiller familyası). Başta Avustralya olmak üzere (300 tür) sıcak ılıman ve yarı tropikal bölgelerde kendiliğinden yetişen 600 türü içerir.İstanbul akasyası, batılıların gülibrişim (albizzia) adlı süs ağacına verdikleri addır. Savan akasyası; Parkinsonia aculeata nın yaygın adıdır. Yalancı akasya ise (Robinia pseudoacacia), salkım ağacının halk arasında bilenen bir adıdır.Çok değişik biçimleri bulunan akasyanın çiçekleri genellikle sarı, bazen beyaz yada kırmızı renkte, başak yada toparlak baş biçimindedir; erkek organlar çok sayıda ve çıkıntılıdır. Meyve baklamsıdır. Yapraklar, kimisinde tüysü bileşik, kimisinde, özellikle Avustralya’ da yetişen türlerin çoğunda yeşil lam halinde yaprak sapı biçimindedir; bu da onlarda terlemeyi önemli ölçüde azaltır. Acacia heterophylla türündeyse bu özelliklerin tümünün bir arada görülür. Birçok akasya türü (en başta A.decurrens, A.dealbat, A.baileyana, A.longifolia) bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir.‘Kadıhindi’ denen bir madde, Çin’ de ve Birmanya’ da A.catechu’ nun odununun suda kaynatılmasıyla hazırlanır. Kadıhindi deri sepelemesinde, kumaş boyamada ve tıpta kullanılır. Akasyanın bazı türleri ise, özellikle A.arabica ve A.senegal, hücre erimesiyle oluşan ve halk arasında ‘arap zamkı’ adıyla anılan bir zamk verir. Tanen bakımından zengin olan akasya kabukları dericilikte kullanılır. Akasyanın Afrika’ nın Sahel ve Sudan-Sahel bölgelerinde yetişen bazı türlerinin (A.albida ve A.seyal) yaprakları ve badıçları geviş getiren hayvanlarca yenir. İki akasya türünde (A.sphaerocephala ve A.fistula) karınca toplulukları barınır.

Çiçek Çeşitleri

  • kasya
  • Amber
  • Aslanağzı
  • Atatürk Çiçeği
  • Ateş Dikeni
  • Begonya
  • Bambu
  • Bonsai
  • Fesleğen
  • Fulya
  • Gül
  • Gaillardia
  • Gardenya
  • Gecesefası
  • Gelincik
  • Gerbera
  • Glayöl
  • Gloksinya
  • Küpe Çiçeği
  • Kaktüs
  • Kalanchoe
  • Kamelya
  • Kana Çiçeği
  • Karanfil
  • Kardelen
  • Kasımpatı
  • Lale
  • Lavanta
  • Leylak
  • Lilyum
  • Manolya
  • Menekşe
  • Mum
  • Çiçeği
  • Nergis Çiçeği
  • Nilüfer
  • Orkide
  • Ortanca
  • Papatya
  • Sümbül
  • Süsen
  • Sarısalkım
  • Sardunya
  • Siklamen Ş
  • akayık
  • Şebboy
  • Taflan
  • Yasemin Çiçeği
  • Zambak

Çiçek isimleri

açalya, açelya, adaçayı, ada karanfili, ağlayan gelin, akasya, amerikan hanımeli, ana kokusu, ananas, anasına babasına pay veren, ardıç, aslanağzı, ateş çiçeği, âvize fidanı, ay çiçeği, ayı pençesi, azelya, babunec, badem, ballıbaba, begonvil, begonya, benefşe, biberiye, boru çiçeği, boya çiçeği, buhurumeryem, cemali güzel, ciğerci sığırı, civan perçemi, çadır çiçeği, çadır perçemi, çakal nergisi, çalba, çan çiçeği, çarkıfelek, çıngırak otu, çiğdem, çingülü, çoban yastığı, çuha çiçeği, dağ çayı, dağ sümbülü, defne, deligül, devedikeni, devetabanı, dönbaba, ebegümeci, eğreltiotu, elma çiçeği, erguvan, erik çiçeği, eşek dikeni, eşek lâlesi, fesleğen, fındık çiçeği, fırıldık çiçeği, frezya, firuze çiçeği, fulya, galhatmi, gardenya, gâvur gülü, gecesefası, gelincik, gelinelçiçeği, geven, glayör, guğu çiçeği, gül, güldefne, gülgoncası, gülibrişim, gündöndü, günebakan, günüş gülü, hanım düğmesi, hanım sallandı, hanımeli, haseki küpesi, haşhaş çiçeği, hatmi, helyotrop, hercai menekşe, hezaren, horoz ibiği, hüsnüyusuf, ıhlamur, ıtır çiçeği, inci çiçeği, iris, itrişahi, kadife çiçeği, kahkaha çiçeği, kaktüs, kamelya, kan damlası, kandil çiçeği, karagözlüm, karanfil, kartopu, kasımpatı, kaynanadili, keşişbaşı, kevke, kına çiçeği, kirli hanım, koçuk, korunga, krizantem, kuşkonmaz, küpe çiçeği, küsme çiçeği, küstüm çiçeği, lâden ağacı, lale, lâle, lâle-i nu'man, lâtin çiçeği, leylak, leylâk, lilyum, lisan-i sevir, mahmur çiçeği, manisa lâlesi, manolya, melekotu, menekşe, menekşe gülü, menevşe, mersinağacı, meryamana eli, meryemana kandili, meyan, mimoza, mine çiçeği, mor salkım, mümüdük, müşgülüm, nane, nergis, nevruz çiçeği, nilüfer, orkide, orman gülü, ortanca, öksekotu, öksüzoğlan, öküz dili, papatya, patlak çiçeği, peleseng, petunya, piyan, portakal çiçeği, reyhan, rezene, sabun çiçeği, saffetiderûn, saksı çiçeği, saray çiçeği, saray patı, sardunya, sarı şebboy, sarmaşık, sediryaprağı, semen, sevgi çiçeği, sığırdili, sığırkuyruğu, sıklâmen, sim, susen, sümbül, sümbülteber, süsençiçegi, şakayık, şakayık-ı numan, şebboy, şeftaliçiçeği, terslâle, toprak kabul etmez, turna gagası, üçgül, vapurdumanı, yaban gülü, yanardöner, yasemin, yenibahar, yer somunu, yılan yastığı, yıldız çiçeği, yüksükotu, zambak, zerrin, zerrinkadeh, zeymuran, zeytinçiçeği, zülfüarus

Gül yetiştirme teknikleri

Kalıcı olduğu düşünülürse gül bitkisi dikilmeden önce gerekli hazırlığın dikkatle yapılması,doğru dikim, sonrasında bakım ve budama işlemlerinin tam vaktinde uygulanmasıyla gülleriniz yıllar boyunca cazip çiçekleriyle bahçenizi süsler. Gül bakımı zor değil ancak ihtimam ve dikkat isteyen bir iştir. GÜL SATIN ALIRKEN.. Fidanları güvenilir bir seradan temin edin. Güllerinizi saksı içinde alırsanız her mevsim dikebilirsiniz. Fidanları almadan önce dikkatle inceleyin. Aşının üzerinden çıkan en az dört adet sağlıklı dal bulunsun.Yaprakları canlı ve lekesiz olsun. Saksının içini ot bürümüş, altından kökler fışkırmışsa bu iyiye işaret değildir. Bitkinin kart olduğunu gösterir. Ancak ilk ve sonbaharda çok fazla çeşit bulunduğu için bu zamanlarda daha kolay seçim yapabilirsiniz. Ayrıca sonbaharda dikilen güller daha kolay tutar. Kış boyunca yerine alışır ve baharda güzel açar. GÜL HANGİ TOPRAKTA YETİŞİR.. Gül fazla seçici olmamakla beraber, en iyi bağ toprağı da denilen demiri bol hafif kırmızımsı,kumlu killi toprakta yetişir. Bakir toprakları sever. Fazla asitli,kireçli ve besin açısından zayıf topraklar gül yetiştirmek açısından uygun değildir. Bol gübre veya kompost kullanılarak böyle topraklarda da gül yetiştirmek mümkündür. Ağaç veya yüksek çalı bitkilerinin altlarına gül dikilmemelidir. Gölge olması bir yana, ağaç kökleri fidanların gelişmesine izin vermez. Daha önce gül yetişmiş topraklara veya eski gül fidanlarının yakınına yeni gül dikilmesi uygun değildir. Sebebi tam bilinmemekle beraber yeni güller böyle yerlerde iyi gelişemez, hatta ölebilir. Bu durum "gül hastalığı" diye adlandırılmıştır. Mecbur kalınırsa dikim çukuru biraz geniş ve derin açılır ve buradan çıkan toprak kullanılmaz. Bahçenin başka bir yerinden toprak getirilir. Eski toprak başka yerde rahatlıkla kullanılabilir. Ayrıca toprağın drenajlı olması gerekir. Su tutan yerlere gül dikilmez.

Vazo çiçeklerin bakımı

ÇİÇEKLER HAKKINDA BİLGİLER
TÜRKİYEDE ÇİÇEKÇİLİK
Türkiye’nin toplam kesme çiçek sektörü ihracatının yüzde 90’ı Antalya’dan gerçekleşiyor. İzmir ve Yalova bölgeleri genellikle iç piyasa ve bavul ticareti sistemi ile Bulgaristan, Romanya, Moldovya, Ukrayna ve Rusya’ya çalışıyor. Bavul ticareti rakamları birlik kayıtlarına yansımıyor. İhraç edilen çiçek çeşitlerine baktığımızda ana kalem olan karanfili gerbera ve gypsofila takip ediyor. İhracatın sadece üç çeşitle yapılması önemli bir engel. Üretilen çeşitlerin fidelerinin bir kısmı Hollanda ve İsrail’den ithal ediliyor. Büyük sıkıntılaardan biri de ana ihracat ülkesinin yalnızca İngiltere olması. Bir diğer sıkıntı uçak taşıma fiyatlarının yüksekliği nedeniyle TIR’la taşımanın tercih edilmesi. Bu da sevkiyatın zaman almasını ve kalite, imaj kaybını getiriyor. Örgütlenme açsından bakacak olursak üreticiler biraraya gelerek kendi derneklerini oluşturdu. İç piyasaya satış yapanlar iç piyasa kooperatifleri kanalıyla ürettiklerini satarken ihracata çalışan üreticiler ihracatçı firmalarla sözleşmeli olarak çalışıyor. İhracata çalışan sözleşmeli üreticiler, ihracatçı firmaların ziraat mühendisleri vasıtasıyla sürekli teknik destek alıyorlar. Kalite açısından yurtdışı rakiplerimizle rahatlıkla rekabet edebiliyoruz hatta bazı dönemlerde üstün bile olmaktayız

ÇİÇEK TÜKETİMİ
Avrupa Birliği, tüm dünyadaki çiçek üretiminin % 50 sini tüketmekte ve kişi başına kesme çiçek tüketimi göreli olarak yüksek ülkelerden oluşmaktadır. Almanya, Fransa ve Hollanda gibi geniş pazara sahip AB ülkeleri, doyma noktasına gelme belirtileri gösteriyor olmalarına rağmen, AB’nde tüketicilere yönelik kesme çiçek satışları devamlı olarak artmaktadır. AB ülkeleri içinde en büyük çiçek tüketicisi ülke olan Almanya’yı, İngiltere, Fransa ve İtalya izlemektedir. Avrupalı tüketicilerin, çiçek satın alma amaçları farklılık göstermektedir. Yapılan araştırmalar, asıl amacın hediye vermek olduğunu ve bu amacın, Avrupalının çiçek için yaptığı harcamanın % 50-60’ını oluşturduğunu göstermektedir. Çiçeklerin diğer % 10-20 si, düğün veya cenaze gibi özel günler için satın alınmaktadır. Geri kalan % 20 oranındaki harcama ise, evlerin dekore edilmesi amacıyla satın alınan çiçeklerden kaynaklanmaktadır. Bugüne kadar, Avrupa’da satılan en önemli çiçek çeşidini Gül (Rosa) oluşturmakta, gülü, Krizantem (Chrysanthemum), Karanfil (Carnation), Lale (Tulipa), Lilyum (Lilium) ve Gerbera izlemektedir.

SAKSI SEÇİMİ
Saksı seçimi önemlidir. Toprak saksıların iyi özellikleri tabii manzarası ve gözenekli olması sebebiyle toprağın aşırı su tutmasını önlemesidir. Sukulent ve kaktüs türleri için çok iyidir. Ancak hafif ve kolay kırılmayan plastik saksıları şahsen daha kullanışlı buluyorum. Pencere önü veya balkon demirlerine monte edilecek saksılar emniyetli olmalı, sulama sırasında da problem çıkarmamalıdır. Duvarlara takılabilecek çiçeklikler ve askılı saksılar yer kazandırması açısından iyidir. Büyük ve kalıcı bitki dikilecek saksıların plastik olması daha uygundur.. Böylece yer değiştirme gerektiğinde fazla zorluk çıkmaz. Saksı seçilirken büyüklüğünün dikilecek bitkiye uygun olmasına dikkat edilmelidir. Sığ olanlar daha çok kısa köklü mevsimlik çiçeklere uygundur. Özellikle çalı türü kalıcı bitkilerde büyük saksı kullanmak gerekir.

ÇİÇEKLER İÇİN ZEYTİN YAĞI
Evde yetiştirdiğiniz deve tabanı büyümüyor mu? 20 günlük besleyici ve etkili bir formül uygulayın. Zeytinyağına batırılmış pamukla bitkinin yaprak ve tohumlarını her gün aynı saatte silin. Sonuç olarak deve tabanı güçlenecek ve daha çabuk büyüyecektir.

BİTKİ PROBLEMLERİ VE ÇARELERİ
Bitkiler ışık isteklerine göre doğru yerleştirilmelidir. Güneş seven çiçekler gölgede açmaz. Gölge sevenler ise güneşli yerde kavrulur ve çabucak ölür. Fazla rüzgâr da bitkileri rahatsız eder. Saksı bitkilerinde aşırı sulama sebebiyle çürüme problemi sık görülür. Mantar ve böcekler saksı bitkilerinde de görülür. Hastalık fark edildiği anda ilaç yapılmalıdır. Tırtıl ve salyangozlar elle toplanıp yokedilir. Karıncalar bitkilere çok zarar verir. Görüldüğü zaman granül şeklinde satılan karınca ilacı az miktarda saksı toprağına serpilir. Beyaz sinek özellikle sardunya, cam güzeli, begonya ve küpe çiçeklerine musallat olur.Mücadelesi zordur. Görüldüğü anda ilaç yapılır ve kurtulana kadar üç günde bir tekrarlanır. Yaprak bitleri (aphid),kabuklu(scale) ve unlu bitler(mealybug) için ev yapımı karışımlar da çok etkilidir.

SAKSI BİTKİLERİ
Çocukluk hatıralarımızda yer alan fesleğen,ıtır,küpe çiçekleri, pencerelerden salkım salkım sarkan karanfiller veya sakız sardunyalarını artık pek göremiyoruz ama geniş bir kullanım alanı bulması yüzünden saksı bitkileri günümüzde de rağbet görüyor. . Balkon, teras veya pencere önünde yetiştirdiğimiz çiçekler bahçe hasretini bir nebze azalttığı gibi evimizin güzelliğine katkıda bulunuyor. Tercihimiz ister hevesle aldığımız bir saksı fesleğen isterse teras dolusu kalıcı bitkiler olsun hayatımıza bir renk getirerek bizi tabiata yaklaştırıyor. Saksı bitkileri deyince aklımıza hep klasik çiçekler gelir. Oysa saksıda yetişebilen bitkiler tahmin edemiyeceğimiz çeşitliliktedir. Her geçen gün bahçe bitkilerinin saksıda yetiştirmeye uygun boyutta olanları üretiliyor. Doğru saksı,uygun toprak seçimi ve uygun bir ortam ve bakım sağlamak kaydıyla meyve,sebze, herdem yeşil veya yaprak döken birçok çalı ve sarmaşık cinsini balkonumuzda yetiştirmek mümkün. Saksı bitkileri bahçe düzenlemesinde de hatırı sayılır bir yere sahiptir. Bahçemizin toprağı bazı bitkilere uygun olmayabilir. Bu türleri uygun toprak kullanarak saksıda yetiştirebiliriz. Hassas çiçekleri veya kışın kapalı yerde korunması gereken kalıcı bitkileri bahçe olsa bile saksıda yetiştirmek daha iyi olur..

AFRİKA ZAMBAĞI
Agaphantus hem yerde,hem de saksı içinde yetiştirilebilen çok gösterişli ve dayanıklı bir çiçektir.Yüksekliği 1 metreye varan bitki yaz boyunca beyaz,mavi ve mor renklerde bol çiçek açar. Seradan saksı içinde alabilirsiniz.Güneşi çok sever.Soğan olarak dikilecekse derinlik 10 cm. olmalı ve 50 cm. aralık verilmelidir.Yaz aylarında bolca sulanır. Saksıda olanlar için;kökleri saksıyı doldurmadıkça değiştirilmemelidir.Kışa dayanıklıdır

SOĞANLI BİTKİLERİN EVDE YETİŞTİRİLMESİ
Baharı salon veya mutfağınızda açan mis kokulu sümbüllerle karşılamak ister misiniz? Öyle ise üç günde soluveren kesme çiçekler yerine saksıda yetiştireceğiniz soğanlı bitkilerle haftalarca bu güzelliğin keyfini sürebilirsiniz. Bunun için bir alışveriş merkezinin bahçe bölümünü ziyaret etmeniz yeterli.. Eylul ayından itibaren bahçe soğanları satılmaya başlanıyor. Ev için safran (crocus) ve sümbülün her çeşidi,nergis ve lalelerin kısa boylu ve erken açan cinsleri uygundur. Saksıların dibine drenaj için kiremit parçaları veya çakıl koyun. Yarıya kadar toprak doldurun. Soğanları birbirine değmeyecek şekilde bastırmadan yerleştirin.. Üzerine soğanlar örtülünceye kadar toprak ekleyin. Hafifçe bastırın ve sulayın. Saksıları soğuk ve karanlık bir yere yerleştirin. Bodrum,camekanlı balkonda bir dolap içi olabilir veya saksıların üzerine siyah naylon poşet geçirebilirsiniz. Saksıları 2 ay kadar öylece bırakın. Ara sıra kontrol edin.Toprağı kurumuşsa biraz sulayın. 6-10 hafta içinde soğanlar uç verecektir. Karanlıktan önce gölge,bir iki gün sonra da aydınlık bir yere alın.Yapraklar uzayıp tomurcuk sapları kendini gösterince saksıyı evde direkt günışığından uzak aydınlık bir yere yerleştirin. Düzenli olarak sulayın.Saksıları ara sıra çevirin. Çiçekler bittikten sonra saksıları dışarı çıkarabilirsiniz. Yapraklar kuruyuncaya kadar sulamaya devam edin. Soğanları kuru bir yerde saklayın. Sonbaharda bahçeye ekebilirsiniz. Alacağınız soğanlar çürüksüz,hastalıksız olmalıdır. Sümbülleri tek dikebilirsiniz ancak diğerlerini grup halinde dikerseniz daha gösterişli durur. Paketin üzerinde çiçek açma tarihi yazar. Farklı zamanlarda açan soğanlar seçerseniz,şubattan mayısa kadar sürekli çiçek elde edebilirsiniz.

VAZO ÇİÇEKLERİNİN BAKIMI
Kesme çiçek hayatımızda önemli bir yer edinmiştir.Aldığımız tek bir gül bile en değerli bir armağan olarak bizi sevindirir.Mevsimine göre vazolarımıza taşıdığımız çiçekler ise evimize bambaşka bir hava,tabiattan bir esinti getirir.Ancak binbir hevesle aldığımız bu çiçeklerin göz açıp kapayana kadar soluvermesi sahiden üzüntü verici.. Vazo çiçeklerinin ömrünü uzatmak zor değil.Tabii ki her şey gibi bunun da birtakım kuralları var. . Satın aldığınız çiçeklerin taze ve canlı olmasına özen gösterin.Yaprakları varsa onlarda canlı renkli olmalıdır.Sararmış ve lekeli yapraklar çiçeğin bayat olduğunu gösterir. . Gül, karanfil,lale,glayöl gibi çiçekler yarı açmış tomurcuklar halinde alınırsa vazo ömrü daha uzun olur.Buna karşılık,yıldız,kasımpatı ve jerbera cinsi olanlar tam açılmış olmalıdır.Sıkı tomurcuklar suda açmayabilir. . Eve getirdiğiniz çiçekleri ambalajını açmadan derhal bir kova ılık suyun içine daldırın.1-2 saat bekletin.Özellikle solgun görünenler bu şekilde kısa sürede canlanacaktır. Daha sonra ambalajı açın ve çiçek saplarını keskin bir bıçakla 2 cm.yukarıdan verev kesin. Suyun altında kalacak yaprakları tamamen keserek suda bakteri oluşumuna engel olun.Çiçekleri temiz suyla dolu vazoya vakit geçirmeden yerleştirin. . Suyun içine çiçekçilerde satılan ve vazo çiçekleri için hazırlanan bitki besininden katabilirsiniz.Besini önerilen miktarda kullanın. Eğer bulamazsanız benzerini evde hazırlayabilirsiniz. Bunun için: -1 çay kaşığı şeker-1 çay kaşığı çamaşır suyu-2 çay kaşığı limon suyu,1 litre suya karıştırılır. . Bunun yerine vazoya bir aspirin de atıp eritebilirsiniz.Faydası olur. . İlginç bir metod;Vazonun içine küçük bir parça bakır atılabilir.Faydası görülmüştür. . Vazoyu güneş ışığı almayan, yanan kaloriferlerden,televizyon, buzdolabı gibi ısı yayan aletlerden ve hava akımından uzak bir yere yerleştirin. . Çiçekleri meyvelerden uzak tutun.Meyvelerin olgunlaşırken çıkardığı bir gaz renklerinin solmasına ve tomurcukların açmadan düşmesine sebep olur. . Suyu azaldıkça ilave edin.Çok bulanırsa tazesiyle değiştirin. . Su değiştirirken çiçek saplarını 2 cm. kesin. . Çiçekleri vazoya çok sıkışık yerleştirmeyin. . Solmuş çiçekleri derhal alın. . Çiçekler için kesinlikle metal vazo kullanmayın.Çiçekleri attıktan sonra suyu mutfak lavabosuna dökmeyin.Vazoyu mutlaka çamaşır suyuyla dezenfekte edin. . Çiçekleri bahçeden toplayacaksanız sabahın erken bir saatini seçin.Bu saatlerde çiçekler çiğle ıslanıp tazelenmiş ve sapları su dolu olduğu için kesildikten sonra da tazeliğini uzun süre korur.Gün içinde,sıcakta koparılan çiçekler çabucak solar.

Çiçek tüketimi

Avrupa Birliği, tüm dünyadaki çiçek üretiminin % 50 sini tüketmekte ve kişi başına kesme çiçek tüketimi göreli olarak yüksek ülkelerden oluşmaktadır. Almanya, Fransa ve Hollanda gibi geniş pazara sahip AB ülkeleri, doyma noktasına gelme belirtileri gösteriyor olmalarına rağmen, AB’nde tüketicilere yönelik kesme çiçek satışları devamlı olarak artmaktadır. AB ülkeleri içinde en büyük çiçek tüketicisi ülke olan Almanya’yı, İngiltere, Fransa ve İtalya izlemektedir. Avrupalı tüketicilerin, çiçek satın alma amaçları farklılık göstermektedir. Yapılan araştırmalar, asıl amacın hediye vermek olduğunu ve bu amacın, Avrupalının çiçek için yaptığı harcamanın % 50-60’ını oluşturduğunu göstermektedir. Çiçeklerin diğer % 10-20 si, düğün veya cenaze gibi özel günler için satın alınmaktadır. Geri kalan % 20 oranındaki harcama ise, evlerin dekore edilmesi amacıyla satın alınan çiçeklerden kaynaklanmaktadır. Bugüne kadar, Avrupa’da satılan en önemli çiçek çeşidini Gül (Rosa) oluşturmakta, gülü, Krizantem (Chrysanthemum), Karanfil (Carnation), Lale (Tulipa), Lilyum (Lilium) ve Gerbera izlemektedir.

Kesme çiçekler

Çiçekleri keserken çiçek kesme makası veya bıçağı kullanınız ve kesinlikle kumaş makası kullanmayınız Çiçeğin saplarını suyun içinde kesmeye özen gösterin ve kesilen suyun temiz olmasına dikkat edin. Su sıcaklığının 20-25 C derecesinde olmasına dikkat ediniz böylelikle çiçeğinizin ömrünü uzatmış olacaksınız. Kesme çiçeklerde vazo değişimi yapılırken aktarma yapılacak vazo temiz su ile doldurulmalıdır. Çiçeğin suya girecek kısımlarındaki yaprakları temizlemek gerekmektedir. Böylece oluşacak bakteriyel kokulardan kurtulmuş olacaksınız.Eğer çiçeklerinizin yaşam süresini uzatmak için özel koruyucular kullanıyorsanız ve suda bakterilerin geliştiğini görüyorsanız ilk yapmanız gereken şey vazonuza yada kabınıza iki günde bir ihtiyacı kadar suyu koymak olacaktır. Eğer koruyucu kullanmıyorsanız suyu değiştirin, vazonuzun temiz olmasına dikkat edin ve çiçeklerin saplarını günlük olarak kesin.Düzenlenmiş çiçeklerinizi serin yerde tutmanız (özellikle geceleri) gerekmektedir. Isı veren kaynaklardan uzak tutmanız çiçeğinizin ömrünü uzatacaktır. Lale fazla suda durmaması gereken bir çiçektir. Vazodaki su miktarı sapın 5 cm kadarının suya değmesine izin verecek kadar olmalıdır. Vazolardaki bakterilerin önlenmesi için ve çiçeklerin daha rahat su çekmesi için 1 lt vazoya bir çay kaşığı çamaşır suyu ilave ederek çiçeklerin rahat su almasını temin eebilirsiniz. (Metal ve gümüş kablarda bu işlemi yapmayınız)

Çiçek nedir

Çiçek, bitkilerde renkli ve güzel kokulu yapıya sahip üremeyi sağlayan kısımdır. Dünyada bir çok çiçek türü vardır. Çiçekler güzel kokuları ve güzel renkli şekilleri sayesinde bulundukları ortama güzellik katar. Şu anda bir çok evde süs ve dekorasyon aracı olarak ta kullanılmaktadır. Bu bölümde çiçek türleri hakkında bilgiler ve çiçek resimleri bulabilirsiniz.

Çiçik bakım bilgileri

Çiçekçiden çiçek satın alınıp eve geldikten sonra:1. Vazoda suyun altında kalacak olan yapraklar koparılarak temizlenir.2. Çiçeklerin sapları, sapın içine hava girip su alımını engellememesi için, su dolu bir kabın içine konur ve suyun içinde iken sapların uçları 2 cm kadar bıçakla veya makasla kesilir. Yeni kesilmiş olan sap hemen konulacağı vazoya veya aranjmana, kurumasına mahal vermeden, nakledilir.3. Çiçeklerin konulacağı vazoya su filtresinden su koymayınız. Vazoya konulacak çiçeğin ömrünün daha uzun olması için 1 litre su içerisine 1 kutu gazoz veya yine bir litre su içerisine 1 çorba kaşığı şeker koyabilirsiniz.4. Güllerinizin saplarını su dolu kabın içinde kestikten hemen sonra içinde ılık su (ve şeker veya gazoz) bulunan derin bir vazoya koyup aranje ediniz ve mümkünse serin ve karanlık bir oda veya buzdolabında "kendilerine gelmeleri için" bırakınız.5. Eğer satın aldığınız aranjman, çiçekçiniz tarafından, gözenekli ve süngerimsi özel bir malzemeye (oasis) çiçeklerin saplanması ile yapılmış ise, çiçek saplarının dibe kadar saplanmış olmalarından emin olunuz ve aranjmana gazoz veya şeker ilave ediniz. Süngerimsi malzemeye saplanmış olan çiçekleri, saplarının içine hava kabarcıkları girmesini önlemek için, oynatmayınız. 6. Taze gül aranjmanınızı evinizin serin ve direk güneş ışığı almayan ve hava cereyanına maruz kalmayan bir köşesine yerleştiriniz.7. Güller susayan çiçeklerdir. Vazonun sürekli dolu olmasına ve arada sırada şeker veya gazoz gibi solusyonlar eklemeye dikkat ediniz. Çiçekçinin kullandığı özel süngerimsi (oasis) malzemenin de sürekli ıslak olmasını sağlayınız.8. Eve gelen lilyum'lar hafif açıldıkları zaman, içlerindeki pollen kesesi kesilip çıkarılmalıdır. Bu Lilyum'un ömrünü uzatır aynı zamanda polenden leke bulaşmasını önler. Zamansız - prematür - solma, gülün eski olmasını işaret etmez. Bunun sebebi gülün sapına hava kabarcığının girip, içinde şeker bulunan suyun çiçeğe kadar ulaşmasını önlemesidir. Gülün sapının ucuna yakın kısmı tıkanmış olabilir veya sapın, su seviyesinin üstünde kalan kısmında bir yarık bulunabilir. Sap, yaralı veya tıkalı olan kısmının biraz üzerinden tekrar, suyun içinde iken (içine hava kabarcığı girmemesi için) kesilir ve gülün tamamı içinde ılık su dolu olan bir kaba daldırılır. Gül 1 saat içinde kendine gelecektir. Düzelen gül tekrar vazosuna veya çıkarıldığı aranjmana konur.